Sağlıkta Dönüşüm
Sağlıkta Dönüşüm Programı ve Uygulama Sonuçlar
SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI
Türkiye’nin de içinde bulunduğu Anadolu coğrafyası eski çağlardan beri bölgenin sağlık merkezi olmuştur. Termal kaplıcalar, tarihi şifahaneler, Türk hamamları Türkiye’de sağlık hizmetlerinin geleneksel yönlerini gözler önüne sermektedir.
Osmanlı devletinin son dönemlerinde ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 80 yıllık birikiminde de iyi eğitim almış doktorlar, modern hastaneler ve gelişmiş sağlık hizmetleri ile Türk vatandaşlarına ve ülkemize gelen turistlere hizmet verilmiştir. Tüm bu tecrübelerden yararlanarak son 9 yılda uygulamaya konulan “Sağlıkta Dönüşüm Programı” sayesinde Türkiye sağlık hizmetlerinde dünyaya örnek olacak büyük bir gelişme ve atılımı ortaya koymuştur.
Sağlıkta Dönüşüm Programı
Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın temel amacı; “Herkes için ulaşılabilir, nitelikli ve sürdürülebilir sağlık hizmetinin, etkili, kaliteli, verimli ve hakkaniyete uygun bir şekilde sunulması” olarak tanımlanabilir. İnsan odaklı ‘Sağlıkta Dönüşüm Programı’ ile gelişmiş ülkelerin 20 yılda başaramadıklarını Türkiye 8 yılda başarmıştır. Bu örnek teşkil eden bir durumdur.
1980-2002 YILLARI ARASI SAĞLIK POLİTİKALARI
Anayasanın 60. maddesi “Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir ve Devlet bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar” der. Ayrıca Anayasanın 56. Maddesi’nde “Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermelerini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimdeki sağlık ve sosyal kurumlardan yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir” hükmü getirilmiştir.
Aynı maddede “Genel Sağlık Sigortası kurulabileceğine” dair bir hüküm de yer almıştır.
Çalışmalarının ana bileşenleri şunlardı:
1990’lı yıllarda yürütülen Sağlık Reformu çalışmaları'nın Ana Bileşenleri Şunlardı:
1. Sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altında toplanarak Genel Sağlık Sigortasının kurulması,
2. Birinci basamak sağlık hizmetlerinin aile hekimliği çerçevesinde geliştirilmesi,
3. Hastanelerin özerk sağlık işletmelerine dönüştürülmesi,
4. Sağlık Bakanlığı’nın koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik veren sağlık hizmetlerini planlayıp denetleyen bir yapıya kavuşturulması.
Görüldüğü gibi bu dönem önemli teorik çalışmaların yapıldığı ancak bunların yeterince uygulama alanının bulunamadığı bir dönem olmuştur.
2003 – 2011 YILLARINDA SAĞLIK
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, bir ülkenin sağlık sistemi, herkese gerekli olan sağlık hizmetinin yüksek kalitede verilmesini sağlayacak şekilde tasarlanmalıdır. Bu hizmet etkili, karşılanabilir maliyette ve toplumca kabul gören tarzda olmalıdır. Her ülkenin bu faktörleri göz önünde tutarak kendi özgün sağlık sistemlerini geliştirmesi önerilmektedir.
Yalnızca şehirlerde değil, köylerde de “112 Acil Sağlık” hizmeti sunulmaya başlandı, istasyon sayısı arttırılıp, ambulanslar en son teknolojilerle donatıldı. Sisteme, hava ve deniz taşıma araçları eklendi. Başta koruyucu sağlık ve ana-çocuk sağlığı hizmetleri olmak üzere birinci basamak sağlık hizmetleri güçlendirildi, çağdaş sağlık anlayışının temel unsurları arasında yer alan aile hekimliği uygulaması da başlatılarak tüm ülkede yaygınlaştırıldı.
Bebek ölüm hızında gelişmiş ülkelerin 30 yılda kat ettiği mesafeyi ülkemiz son sekiz yıla sığdırmayı başardı. Aynı başarı, anne ölüm hızında da gösterildi. OECD ülkelerinin anne ölümlerinde 23 yılda kat ettiği mesafeyi ülkemiz yine son sekiz yıla sığdırdı.
Böylece sağlık hizmetlerinin kalitesi arttı, insanların sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştı ve vatandaşların sağlık hizmetlerinden memnuniyeti 2003 Yılında yüzde 39 iken, 2011 yılında yüzde 80’i geçti.
Sağlıkta Dönüşüm Programının Uygulama Sonuçları
Sağlık Göstergelerindeki İyileşmeler
Türkiye, DSO tarafından yapılan sınıflamada orta-üst gelir grubu ülkeleri arasında olmasına rağmen ulaştığı sağlık göstergeleri üst gelir grubu ülkelerle karşılaştırılacak haldedir.
Öğrenilen Temel Dersler:
Sağlık Sistemlerinin Güçlendirilmesinde bu tarz devasa (big-bang) reform ihtiyaçlarını kademe kademe ilerleyen bir yaklaşımla dengelemek birçok ülkenin hedefidir. Bu iki yaklaşımın nasıl dengeleneceğine dair Türkiye’den öğrenilecek birçok husus vardır. Hastane özerkliği veya devlet hastanelerinin özelleştirilmesi birçok ülkede politik olarak en çok tartışmalı reformlar arasında yer almıştır. Bundan dolayı, bu önemli Sağlık Sistemleri Güçlendirilmesi reformunda ülkelerin çok az ilerleme kaydetmesi bir sürpriz sayılmamaktadır. Yine de, kamu hastane reformu olmadan, Sağlık Sistemleri Güçlendirilmesinin önemli bir öğesi tamamlanmamış olacaktır. Bu durum kalite, verimlilik ve hakkaniyet hedeflerinin elde edilmesini etkilemiştir.
Ülkemiz, hizmet sunumu üzerine (özellikle yoksul kesim için) büyük ve hızlı etkisi olan kademeli değişiklikler gerçekleştirmiştir. Bu tecrübelere dayanarak, kamu hastane reformuna uzun vadeli bakmak mümkün olacaktır. Sağlık Bakanlığı, tüm sektörlerde sağlık sorumluluğuna dair farkındalığı artırmanın ve iyileşmiş sağlığa doğru sektörler arası eyleme liderlik etmenin öneminin farkında hareket etmektedir. 2010 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, DSO Genel Direktörü’nün Küresel Sigara ile Mücadele 2010 Yılı Özel Ödülü’nü almıştır. Bakanlık; uluslararası sağlık turizminin ilgisini çekecek uluslararası tanınmayı elde etmek amacıyla uluslararası işbirliğini geliştirerek, uluslararası kalkınmayı destekleyerek ve Türk sektöründe sağlanan kalite iyileşmesini devam ettirerek bu hususta ülkemizde ve uluslararası alanda liderlik yapma ihtiyacının farkındadır. Diğer taraftan, Sağlık Bakanlığı Türkiye’de bir Kamu-Özel Ortaklığı stratejisi uygulamayı planlamaktadır. Bu stratejinin yüksek kal
itedeki hizmetleri en düşük fiyatlarla sunmada kamu ve özel hastaneler arasında bir işbirliği tesis etmesi beklenebilir. KOO hastalara yüksek maliyetli ve düşük hacimli hizmetleri sunma noktasında hizmet alımı için kolaylaştırıcı ve hızlandırıcı olabilir. Hizmet alımı uygulamalarındaki mevcut gidişat göstermektedir ki, teşhis ve tedavi hizmetlerinin hizmet alımı genişlemektedir. Bu nedenle, ulusal ve uluslararası kuruluşlar için kuşkusuz yeni pazar fırsatları ortaya çıkacaktır.
Augurzky ve Scheuer’in de not ettiği gibi, Almanya’daki vaka ile de ilişkili bir biçimde, eğer Türk hizmet firmaları hızlı bir bicimde kendilerini hastaneler için cazip hale getirmezlerse kimse diğer ülkelerden hizmet firmalarının sağlık piyasasına girmelerine şaşırmamalıdır.
Türkiye’de Sağlık Hizmetleri: Geri Kalmışlıktan Liderliğe
“Yaklaşık on yıl önce, Türkiye’de sağlık sistemi sadece Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD)’nun diğer ülkeleri tarafından değil, diğer yüksek orta gelirli ülkeler tarafından da geri kalmış olarak değerlendirilmekteydi. Tüm vatandaşların sağlık hizmetlerine eşit erişimine ilişkin anayasal haklar ve gerçekler arasında fark bulunmaktaydı. Sağlık, önemli idi; ama yine de politik gündemde nadiren ele alınmaktaydı. Bugün, ülkemizde sağlık sistemi dönüşüm geçirdi; yalnızca OECD’nin geri kalanının ve Avrupa Birliği’nin olumlu kıyaslaması açısından değil, aynı zamanda sağlık çıktılarında, yanıt verebilirlikte ve adil finansmandaki açıkların kapatılmasında da bu değişim ve dönüşüm yaşandı. Geçen zaman zarfında, komplike bir sağlık sisteminin nasıl doğru yöne yönlendirileceği, verimliliği ve finansal sürdürülebilirliği iyileştirirken, giderek artan iddialı vatandaşlık, demokratik ve çoğulcu devlet yapısına bağlı olarak değişen ihtiyaçlar ve tercihlere nasıl adapte edilebileceği konusu sorun teşkil etmektedir. Bunlar diğer OECD ve AB üye ülkelerinin de bugün karşı karşıya oldukları sorunlardır.
DSÖ Genel Direktörü Sayın Dr. Chan’in Mektubu
Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Sayın Margaret Chan Sayın Bakanımıza gönderdiği 4 Mayıs 2011 tarihli mektubunda özetle şunları söylemektedir:
“Sayın Bakan,
Değişik vesilelerle ülkenizi ziyaret etme fırsatı buldum. Bu ziyaretler esnasında Türkiye’nin son 8-10 yılda sağlık alanında elde ettiği sıra dışı ilerlemeden çok etkilendim. Bu Hükümetin toplumun sağlığına yönelik olarak ortaya koyduğu güçlü taahhütlerin bir delilidir. 2003 yılında temel halk sağlığı sorunlarına yönelik olarak uygulamaya başlanan “Sağlıkta Dönüşüm Programı” özellikle anne ve bebek ölüm hızları, sigara içme oranları ve aşılama kapsamı gibi alanlarda çok etkileyici iyileşmeler meydana getirmektedir. DSO’nun hali hazırda Türk Hükümeti ile var olan mükemmel ilişkilerini ve şahsınızın küresel sağlık konularındaki kişisel gayretini takdirle karşılıyor, süregelen işbirliğimizin devamını diliyorum.”
Sağlıkta 2023 Vizyonu
1. Maddi durumu ne olursa olsun, insanımızı birbirinden ayırmadan ülkemizin birinci sınıf vatandaş olarak görmeye devam edeceğiz. Vatandaşlarımızın hamilelik, doğum, çocukluk, ergenlik, gençlik ve yaşlılık dönemlerinde, yani hayatları boyunca sağlıklarını adım adım takip edeceğiz.
2. 2003 yılında hamileliğe bağlı oluşan anne olum oranı yüz binde 61 iken bu oranı hic görülmemiş bir hızla düşürdük. OECD ülkelerinin 23 yılda geldiği yere 8 yılda ulaştık. Bugün yüz binde 16,4 olan hamileliğe bağlı anne ölüm oranını 2015’te yüz binde 10’un, 2019’da 8’in, 2023’te yüz binde 6’nın altına indireceğiz.
3. 2003 yılında bir yaşına gelmeden kaybettiğimiz bebeklerin oranı binde 29 idi. Bu oranıda hiç görülmemiş bir hızla düşürdük. OECD ülkelerinin 30 yılda geldiği yere 8 yılda ulaştık. Bugün binde 10,1olan bebek ölüm oranını 2015’te binde 7, 2019’da binde 6, 2023’te binde 5’in altına indireceğiz.
4. Mevcut haliyle acil sağlık hizmetlerine cevap verebilecek kapasiteye ulaşmış olan 2.500 araçlık 112 filomuza 2015 yılına kadar 800 adet tam donanımlı 112 ambulans daha ilave edeceğiz. Bunun yanı sıra 3 yaş ustu ambulansları sistemden çıkararak 2.750 ambulanslık genç bir filoya sahip olacağız.
5. Sağlık, sosyal ya da ekonomik şartları nedeniyle özel ihtiyacı olan kişilerin, özellikle özürlülerin ihtiyaç duydukları sağlık hizmetine daha kolay ulaşmasını sağlayacağız. Bakıma muhtaç bu hastaların hastane dışında yapılması mümkün olan tıbbi bakım ve rehabilitasyonlarının, kişinin kendi evi ve aile ortamında yapılmasını ve hastanede kalış sürelerinin kısaltılmasını hedefliyoruz. 2010 yılında uygulamaya başladığımız evde sağlık bakımı hizmeti ile 10 bin hastaya ulaştık. 2011 yılında 70 bin kişiye ulaşmayı planlıyoruz. Hedefimiz 2015 yılında ülkemizde evde bakım hizmeti ihtiyacı duyanların tamamına (150 bin kişi) bu hizmeti ulaştırmaktır.
6. Yaşlı insanlarımıza çok kaliteli bir sağlıklı hayat imkânı sunacağız. Yaşlılarımız daha aktif ve sağlıklı olacak. Yaşlılarımıza bakım hizmetlerini dünya standartlarının üzerine çıkaracağız. Gereken hallerde yaşlılarımıza kendi evlerinde hizmet veriyor olacağız.
7. Kamu-Özel Ortaklığı (KOO) modeli ile sağlık tesisleri, AR-GE birimleri, yüksek teknoloji merkezleri, sosyal yaşam alanları, sağlık bilimleri üniversitesi ve büyük rekreasyon alanlarının bir arada bulunduğu şehir hastaneleri oluşturuyoruz.
8. Sağlık turizminde Avrupa, Ortadoğu, Afrika, Orta Asya ve Rusya bölgesinin merkezi olacağız.
9. Sağlıkta insan gücü eksiğini kapatmak amacıyla tıp fakültesi kontenjanını 4.500’den 7.500’e çıkardık. Bu sayıyı 10 bine, hemşirelik kontenjanını ise 20 bine çıkarmak için YOK ile yaptığımız işbirliğini sürdüreceğiz. Hekim sayısı arttıkça özel sektörde daha çok hekim istihdamına imkân verilecek. Bugün 120 bin olan doktor sayısını 2015’te 130 bine, 2019’da 155 bine, 2023’te 200 bine yani yaklaşık 2 katına çıkaracağız. Şu anda163 bin olan ebe hemşire sayısını 2015’te 238 bine, 2019’da 310 bine, 2023’te 2,5 katına yani 400 bine çıkaracağız. Toplamda 650 bin olan sağlık sektöründe çalışan sayısını da 2015’te 715 bine, 2019’da 853 bine, 2023’te yaklaşık 2 katına çıkararak 1 milyon 100 bine ulaştıracağız. Böylece vatandaşımızın hak ettiği kalitede sağlık hizmetini sürdürülebilir kılacağız.
10. Vatandaşımız geliştirilen en yeni tıbbi teknolojileri en ucuza kullanmaya devam edecek. Yüksek sağlık teknolojisini Türkiye’ye cezbedecek teşvik ve satın alma uygulamalarını yaygınlaştıracağız.
11. Vatandaşımız sağlık ile ilgili her türlü hizmetleri alabilecek. En kaliteli, en çağdaş, en hızlı ve en yaygın hizmetlerin geliştirilmesi ile kişi başına yapılan sağlık harcaması 2015’te bin dolar, 2019’da bin 500, 2023’te 3 katına çıkacak, 2 bin dolar olacak. Fakat bu artış vatandaşımıza yük getirmeyecek. Çünkü son 8 yıldır sağlık reformları ile kamusal alanda elde edilen verimlilik artarak devam edecek. Yani benzer kalitede hizmet sunan ülkelere kıyasla, daha az harcama ile daha kaliteli bir hizmet vereceğiz.
12. Türkiye artık dünya çapında özgün bir model olan “Sağlıkta Dönüşüm”ü daha da geliştirerek küresel sağlık gündemini oluşturmada liderler arasında yer alacak. Dünya ile sağlık alanındaki işbirliğimizi geliştirerek artıracağız.
13. Sonuç olarak, Sağlık alanında küresel değişime ayak uyduran değil, insana hizmeti amaç edinerek küresel değişime öncülük eden bir Türkiye’yi hedefliyoruz.